Deneysel bir kalem, trajik bir yaşam: Ann Quin

Posted by

Kısa yaşamına ve edebi yolculuğuna az sayıda ama etkili eserler sığdıran Quin’in Everest’ten yayınlanan üçüncü kitabıTriptikler geçtiğimiz şubat ayında okurlarla buluştu.

Yazarın yayınlanan iki romanını ve trajik hayatını sunuyoruz…

Eski opera sanatçısı olan babası Nicholas Montague Quin’in ailesini terk etmesinin ardından annesi tarafından tek başına yetiştirilen Quin, 37 yıllık ömrüne, onlarca zorluğun ve mücadelenin arasında, bugün dahi edebiyat dünyasına ilham kaynağı olan eserler sığdırdı.

Brighton’daki Kutsal Ayin Manastırı’nda 17 yaşına kadar eğitim gören Quin, genç yaşlarda daktilo öğrendi ve okulu bırakarak önce bir avukatlık ofisinde, daha sonra da bir yayınevinde çalıştı.

Belli bir düzene sadık kalmayı reddeden Quin, genç yaşta, zamanın ruhunun da etkisiyle bohem bir ruh haline ve özgürlük tutkusuna sıkı sıkıya sarıldı.

Yarım kalan hikayeler ve yeni arayışlar

Sanata ve edebiyata ilgisi erken yaşlarda derinleşen Ann Quin, ergenlik çağında dramayla ilgilendi. Profesyonel bir görev ile bir tiyatro topluluğuna katıldıktan sonra Royal Academy of Dramatic Art’ın seçmelerine başvuran Quin, bu süreçte ciddi bir sahne korkusu yaşadığı için kısa süre içinde tiyatro yolculuğuna dair umutlarını yitirdi.

Ancak onun bu deneyimi genç yaşta çıkacağı yeni yolculukları ve ortaya koyacağı eserleri besleyecekti. Ann Quin ilk romanını 26 yaşında tamamladıysa da yazarlık serüveni okulu bıraktıktan sonraki ilk dönemlere dayanıyor. Sekreter olarak çalıştığı sırada yazdığı bir roman, birçok yayıncı tarafından reddedildi.

Bu durum karşısında yılgınlığa düşmeyip ikinci romanını da yazmaya karar verdi. Erken yaşlardan itibaren ruh sağlığı sorunlarıyla uğraşan Ann Quin, sinir krizleri ve şiddetli halüsinasyonlara maruz kaldı.

Ann Quin, tiyatroya erken yaşta ilgi duyup önemli fırsatlar yakalamış olsa da zaman içinde sahne korkusuna kapıldı ve yolculuğunun seyrini değiştirdi.

Avangart, cesur ve özgür bir romancı

Ann Quin’in edebiyatında, yayımlanan ilk romanı Berg’den itibaren hissedilen olgular deneysellik ve cesaret oldu. Kalemindeki kişiliğini gerçek hayatında da taşıyan Quin, vuku atolarak tanımlanabilecek ama bir o kadar da ufak olaylarla yayıncısı John Calder başta olmak üzere çevresindeki insanların başına zaman zaman dertler açtı.

Bununla eş zamanlı biçimde başarılı bir yazar olarak hayatını sürdüren Quin, elde ettiği burslar ve olanaklarla farklı coğrafyaları gezdi ve ait olduğu sosyo-kültürel tabakanın sahip olamadığı kültürel deneyimlere sahip oldu.

Bir gün İsveç’te bir kar yığınının içinde çıplak bir biçimde yuvarlandığı için tutuklanırken başka bir gün Birleşik Devletleri’ne seyahat etti.

“En üstün eylem zihinden kurtulmak, gerçekliği yaşamsal, hissedilen, görülen, hatta koklanan bir şeye getirmek kesinlikle.”

İntihar etti iddiası

Gelişmekte olan hippi kültürünü tanıyor ve deneyimliyordu. 37 yıllık yaşamını türlü trajedi ve arayışla sürdüren Ann Quin, 1936 yılında doğduğu Brighton ‘da 1973 yılında boğularak hayatını kaybetti. Quin hakkında resmi bir dayanak olmasa da yaygın kabul gören eğilim onun ettiği yönündedir.

Edebiyatıyla aydınlanan gizemli yaşamı

Ann Quin’in hayatıyla ilgili bilinenler onun tam biyografisini ortaya koymak için yeterli değildir. Onunla ilgili çeşitli araştırmalar ve ortaya konan çalışmalar olsa da Quin’in hayatına bugünden bakıldığında gizemli noktalar vardır.

Bununla birlikte son yıllarda Ann Quin’in eserleri büyük ilgi görmeye başladı ve özellikle 2010’ların ortalarından günümüze kadar Ann Quin romanlarının edebiyat dünyasındaki etkisi büyür hale geldi.

Ann Quin’in eserleri, kitap eleştirmenleri tarafından Virginia Woolf, Anna Kavan ve Samuel Beckett eserleriyle karşılaştırılmıştır. Quin’in hayatını ve edebiyatını daha yakından tanımak isteyenler için onun temel yönlerini birkaç cümlede ifade etmek mümkündür.

“Her şeyden suçluyum…”

“Evet. İnsanlık halinin getirdiği her şeyden suçluyum; kendini aşırı adamış olmaktan suçluyum; kendimi savunmaktan suçluyum; başkalarını aldatmaktan suçluyum; aşktan suçluyum; fazla sevmekten ya da yeterince sevmemekten; dar görüşlü eylemlerden, genel geçer dilekleri yerine getirmekten; bilinçli şehitlikten; bilinçsiz mazoşizmden suçluyum.”

Yazarın Everest Yayınları etiketiyle yayınlanan iki romanına göz atalım;

Triptikler

Sayfa: 224

Triptikler, 1972 yılında yayınlanan, Ann Quin’in dördüncü ve son romanıdır. Yazarın önceki eserlerinde de görülen deneysel üslubun daha uç noktalara geldiği kitap, gerçekliğin ve sürr Ann Quin’in özgün ve özgür dünyasına okuru da davet eden Triptikler, Carol Annand,ın illüstrasyonları ile zenginleşiyor. İlk defa Türkçeleştirilen roman, okurlara düşsel bir hikâye ve güçlü bir kurgu sunuyor.

Berg

Sayfa: 176

Ann Quin’in 1964 tarihinde yayınlanan romanı Berg, her anlamda özel bir eser. Gerilim, öfke, intikam, romantizm gibi farklı duyguları yoğun bir anlatım ile bir araya getiren kitap, Quin’in sağlığında yayınlanan dört romanından ilki olarak hem yazarın kişisel tarihinde hem de İngiliz edebiyatının deneysel eserleri arasında büyük öneme sahip.

Ann Quin’in Samuel Beckett ve Anna Kavan gibi yazarlarla karşılaştırılmasının yolunu açan kitap yazarın otobiyografik izlerinden etkileniyor.

Kitap sayfası için iletişim:

[email protected]

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir